Görevden uzaklaştırılan tutuklu Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer yazdı: CHP ve Komisyonun işlevleri üzerine… Fırsat mı, tuzak mı?

Ahmet Özer*

İktidar birbiriyle taban tabana zıt iki konuyu aynı anda yürütüyor. Bir tarafta silahların bırakılması ile bir barış sürecini yürütüyor öte yandan toplumsal barışı bozucu ve kutuplaşmayı artırıcı bir biçimde ana muhalefet partisi CHP’yi kuşatarak etkisizleştirmeye çalışıyor. Bu çelişki genelde muhalefet özelde CHP için hem tuzak hem fırsat barındırıyor. Tuzağı aşarak bu çelişkiyi fırsata çevirmek, aktif ve ilkeli bir siyasi pozisyonla mümkündür.

Küçük ortak MHP’nin kimi uyarılarına rağmen iktidar bir yandan muhalefeti şekillendirme ve karşısına çıkacak adayı belirleme gibi antidemokratik bir yönelmenin içindeyken öte taraftan demokratikleşme olmadan baş tutmayacak bir barış sürecinin içinde. Halkın deyimi ile “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?”.

Bu zıt dualistik yaklaşım iktidarın yegane derdinin barış olmadığını gösteriyor. Çelişki büyük. Bu çelişki ya barış sürecinin başarıya ulaşmasıyla çözülecek ya da iktidar istediğini almadığı takdirde süreci bertaraf ederek, şiddetin dozunu arttırıp iktidarını devam ettirmeye çalışacak, o takdirde de Türkiye başka bir sürecin ve kaosun içine itilecektir.

O nedenle muhalefet, AKP’nin siyasi hamlelerine karşı siyasi bir direniş hattı oluşturmak zorunda. Komisyon bu hattın ilk direniş noktası olabilir. Zira ülke için de Kürt meselesi için de çok önemli bir kavşaktayız. Bu kritik eşiği demokratikleşme ve eşit yurttaşlığı önceleyen bir siyasetle aşabiliriz. Mesele bu ülkenin ortak yaşamını ve barışını nasıl inşa edeceğimiz meselesidir. CHP iktidara aday siyasi bir aktör olarak bu idealleri halka güven verecek şekilde gündemleştirerek bugünkü kuşatmayı aşmak zorunda. Böylece büyük bir sorunun çözümü ile birlikte bir büyük musibet de defedilecektir.

Sorun büyük!

Karşı karşıya olduğumuz sorun çok büyük. Yüzyıldır devam ediyor, onlarca başbakan, cumhurbaşkanı değişti, mecliste bir çok komisyon kuruldu soruna dair köklü bir değişim bugüne değin gerçekleşmedi, mesele hep siyasete alet edildi ve sorun büyüyerek bugüne kadar geldi.

Bu sorundan dolayı on binlerce can kaybı yaşandı. Demokrasimiz bu sebeple büyük yaralar aldı. Sorun her iktidar döneminde her seferinde güvenlikçi politikaların ve giderek otoriterleşmenin gerekçesi yapıldı, can kaybı yanında büyük ekonomik kaynakların yok olmasına yol açtı. Bu yolla (ülke ekonomisine aktarılması gereken) 2 trilyon $’ı aşan bir kaynak heba edildi. Ülke giderek fakirleşti, birileri çatışmalardan beslenip zenginleşirken halk yoksullaştı, gelir dağılımındaki uçurum daha da büyüdü. Vesayetçi kesimler bu sorunun çözümsüz kalmasını kendi statükolarının devamı için kullandı. Toplum bu yolla manipüle edildi, hatta birileri el altından sorun çözülmesin diye uğraştı. Çünkü sistemden beslenenler asla sistemin değişmesini istemezler.


TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda

Barış, huzur ve refah getirecek

Şimdi ülkenin önüne bu sorunu çözmek için bir fırsat doğdu. Bunu siyasal çıkarların ötesinde doğru kullanırsak bu yüzyılın en büyük işini başarmış oluruz. 

Eğer bu sorunu barış içinde çözmeyi başarabilirsek her şeyden önce daha güvenli ve daha huzurlu olacağız. Savaşa, çatışmaya giden kaynaklar ekonomiye gidecek, böylece daha zengin daha müreffeh olacağız. Herkes eşit temelde barış içinde bir arada yaşayacağı için demokrasinin standartları yükselecek. Demokrasi ekonomiyi, ekonomi demokrasiyi büyütecek. Bu fonksiyonel etkileşim bizi dünya insanlık aleminin gelişmiş, müreffeh örnek bir ülkesi haline getirecek.

Sn. İmamoğlu’nun The Ekonomist’e yazdığı makalede vurguladığı gibi biz Kürt sorununun çözümü ile birlikte “Tüm vatandaşlarımız için eşit yurttaşlık, demokratik katılım, hesap verilebilirlik ve Cumhuriyetin çatısı altında ortak bir gelecek istiyoruz”. Bu nedenle demokratikleşme ve sosyal uyum gibi daha geniş kapsamlı konuları gündemin merkezine yerleştirmek için baştan beri kurulmasını istediğimiz komisyona katılmaya karar verdik. Bu komisyonda silahsızlaşma sürecinin demokratik adımlarla birlikte ilerlemesini istiyoruz.

Bu kez başaramazsak maliyeti büyük olur. Hem içeride hem dışarıda kendi çıkarları için başarılı olmamızı istemeyen güçler var, onların oyunlarına ve provokasyonlarına gelmememiz gerekiyor. Aksi taktirde milli birliğimizle birlikte bağımsızlığımız tehlikeye girer. Ülke olarak daha da fakirleşiriz, bu da içeride kaosa ve giderilmesi zor sosyal bunalım ve çalkantılara yol açar. Dışarıda ise güç kaybına uğramış itibarsız bir ülke haline geliriz. Bunun sonucunda medeniyet kaybı yaşar, emperyaller tarafından itilip kakılırız.

Başarmak zorundayız!

Siyaseten bu işin üstesinden gelmek ve çözümü topluma mal etmek için öncelikle bu konudaki hedefimizi net ortaya koymamız lazım. Hedef demokratikleşerek Kürt sorununu çözmek, Kürt sorununu çözerek daha demokratikleşmektir.

Bu hedefe ulaştıracak stratejinin ilk adımı silahların bırakılmasıdır. Bu yol bizi toplumsal barışa götürecek, toplumsal barış ise bizi yüksek standartlı bir demokrasiye götürecek, ülke olarak daha güçlü kılacaktır. 

Bu strateji ile hedefe zamanında ulaşabilmek için nitelikli kadrolara ve kurumlara ihtiyaç var. Meclis’te oluşturulan komisyon bu açıdan önemli bir kurumdur, görev alan kadroların sorumlulukları büyüktür. Bu sorumlulukların bilinciyle hareket edilmesi lazım. Tribüne oynamak, bu işi siyasi kariyer için basamak yapmaya çalışmak ya da parti içinde pozisyon kapmanın aracı haline getirmek başarısızlığa yol açar. O nedenle konuyla ilgili bilgi ve birikim sahibi olmak, disiplin içinde çalışmak, komisyonun ülkenin geleceği milletin refahı ve bekası açısından öneminin farkında olarak çalışmak son derece elzem ve önemlidir.

Komisyonun başarısının en önemli unsurlarından biri de başta iktidar partisi olmak üzere tarafların niyetlerinin samimi ve içten olması, barışa ilişkin başka gizli bir ajandalarının bulunmamasıdır.

İkinci önemli husus bu yolda cesaretle yürümektir. Etraftan gelen eleştirileri dikkate alarak, kaygıları anlayarak ancak herhangi bir provokasyona ve yılgınlığa kapılmadan cesaretle devam etmek gerekir. Tabii bunun için, meselenin ruhunu kavramış olmak, sorunun büyüklüğünü anlamak, başarılı ya da başarısızlık durumunda yaşanabileceklerin bilincinde olmak gerekir.

Başta komisyon olmak üzere siyasilerin ve siyasi partilerin şeffaf olması, etkili bir iletişim ağı kurması ve toplumu ortak söylemlerle bilgilendirerek çözüme ortak etmesi başarı için elzemdir.  


Cumartesi Anneleri/İnsanları ve Barış Anneleri Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu

Yol haritası önemli

Bu noktada zaman, mekân ve insan planlamasına dayanan bir yol haritası oluşturmak gerekir.

Çoğulcu ve kapsayıcı olması için komisyonun herkesi ve her kesimi dinlemesi şart. Bu aynı zamanda açıklık ilkesinin de gereğidir. Akademiden sivil toplum kuruluşlarına, medyadan bu sorunu bizzat yaşamış-evine ateş düşmüş- kişilere ve ailelere kadar her kesimden insanı dinlemelidir. Bu hususa tek taraflı bakılmamalı, şehit anneleriyle birlikte barış anneleri de unutulmamalıdır.

Özellikle çatışmaların çözümü konusunda uzmanlaşmış, benzer dünya örneklerini incelemiş uzman kişilerin katkıları büyük olacaktır. Komisyon halka ve siyasilere de açık olmalı. Komisyonun davet edeceği kişi ve kuruluşların dışında kendileri gelip bilgi ve belge sunmak isteyenlere de kapısını açık tutmalıdır. 

Ayrıca açıklık ilkesinin gereği olarak her toplantıda konuşulanlar ve alınan kararlar toplumla şüphe bırakmayacak şekilde paylaşılmalıdır. Bu noktada basın ve medya reyting kaygısından uzak bir şekilde etkili ve objektif olarak kullanılmalıdır. 

CHP bu konuda şeffaflık ilkesinin teminatı olduğunu her fırsatta vurgulamalı ama aynı zamanda da bu işi kavramış kişileri konuşturarak toplumu bilgilendirmelidir. Kürt sorununa dair bir bilince, bilgiye ve birikime sahip olmayan kişilerin doyurucu olmayan konuşmalarına imkan vererek halkta güven kaybı yaratılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki bu sorun 100 yıllık bir sorundur ve yürütülen süreç büyük bir ciddiyet ve hassasiyet gerektirmektedir.

Zira silah bırakmaya olan destek toplumda yüzde 90’lardadır. Ancak sıra “işin başarılı sonuç vermesi” sorusuna gelince, toplum geçmişte yaşanan deneyimlerin etkisi ve tramvasıyla iktidarı güvenmediği için bu oran yarı yarıya düşmektedir. Oysa işin başarısının temeli güvene dayanır, güvensizliğin başladığı yerde her şey biter. CHP iktidara güvensizliği bir fırsata çevirip, komisyondaki varlığını “güven verme” zemininde inşa ederek -bu iktidarın öngörmediği bir husustur- pozisyonunu güçlendirmeli ve halka güven vermeli, karşı mahalleye de güven aşılayarak sesini duyurmalıdır. Ama bunu yaparken bu sorundan dolayı acı çeken kesimleri her iki taraftan da dinlemeli, ihmal etmemelidir. Komisyonun halka güven vermesi için öncelikli birkaç demokratik adım atarak (tutuksuz yargılama, kayyumların kaldırılması gibi ) bu güveni bir an önce tesis etmeli, umudu büyütmelidir.

KOMİSYONUN MİSYONU BÜYÜK VE TARİHİ

Güven tesis ve telkin etmek için

  1. Komisyon yasa çıkarmayacak, Anayasa yapmayacak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne çıkarılması gereken ilgili yasaları hatta bu yasaların sorunu çözecek nitelikteki metinleri-normları önerecektir. Fakat sadece önermekle kalmamalı, meclisin çıkaracağı yasaları veya hükümetin bu hususta uygulaması gereken kararları izlemeli, denetlemeli, sürüncemeye yer bırakmadan gerçekleşmeleri için aynı zamanda ( izleme ve denetlemeyle beraber) bir baskı unsur olarak da rol oynamalıdır.
  2. Aksi taktirde alınan kararlar uygulanmadığında, yapılan her iş boşlukta kalır, tüm emekler boşa gider, heba olur, halk hayal kırıklığına uğrar, güven zedelenir, komisyon itibar ve güven kaybeder, o takdirde komisyonun yapabilme iradesi ortadan kalkar. Komisyon için en büyük tehlike budur. Büyük ve tarihi bir işi başararak yüceleceği gibi siyasetin ayak oyunlarının kurbanı da olabilir.
  3. Kimsenin arzu etmediği böyle bir tablo sadece bugünü kaybetmekle kalmaz ondan sonra yapılacaklar konusunda da büyük bir güvensizliğe ve umutsuzluğa yol açar. Tam bir bumerang etkisi yapar. Aksine komisyonun ciddiyeti mecliste ve halkta hissedilmelidir.

Hemen yapılabilecek işler

  1. Ayrıca iktidar yaptığı değişikliklerle yargıyı emrine almış, haksızlık ve hukuksuzlukları yine yargıyı kullanarak uygulamakta, işine gelmeyen kararları ise (Anayasa Mahkemesininkiler de dahil olmak üzere) dikkate almamaktadır. Dolayısıyla bu konuda hedef başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere bütün yargı organlarının bağımsızlıklarını yeniden tesis etmek , AYM ve AİHM kararlarına uymak ve yargı bağımsızlığını güvence altına almak olmalıdır.
  2. Eski anayasadaki yetkisiz Cumhurbaşkanını tamamen koruma kalkanına alarak tek ve tam yetkili ama sorumsuz Cumhurbaşkanına dönüştüren bu minvalde Cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı getirilen hapis cezası uygulaması kaldırılmalıdır.
  3. Kendi adaylarının kazandığı belediyelere her türlü olanağı kullandırıp yaptıkları tartışmalı işleri görmezden gelirken ve kendilerine uygulanan cezasızlık ilkesinin özgüveniyle her türlü hukuksuzluğu yaparak, kendine rakip gördüğü İBB başta olmak üzere muhalif belediyeler üzerinde uygulanan baskılara ve ablukaya son verilmeli.
  4. Yargının bağrına saplanmış bir paslı hançer olan gizli tanık, insan onurunu zedeleyen sırf suçtan kurtulmak için bir iftira düzenine dönüşen itirafçılık müessesine son verilmelidir.
  5. Bütün yargılama önlemleri gibi tutuklama bir istisnadır ve geçici niteliktedir. Muhalefete uygulanan tutuklama fetişizminden ve yargılamanın peşinen cezalandırılmaya dönüştürülmesinden vazgeçilmelidir.
  6. İktidar cenahında genelde katılım yerine itaatin, müzakere yerine talimatın egemen olduğu bir dil ve ortam var. Oysaki ancak kapsayıcı bir dil, adil kurumlar ve ortak gelecek duygularıyla başarabiliriz.
  7. Türkiye farklılıkların bir arada olduğu bir toplum. Farklılıkları teke indirmek bizi bölüp parçalar. Oysa ortak gelecek bu farklılıkların temsili ile mümkün. Dolayısıyla farklılıkların ülkemiz için bir zenginlik olduğu her fırsatta vurgulanmalı; kaygı değil umut, kimlik yerine yurttaşlık, kutuplaşma yerine dayanışma hâkim olmalıdır.

SİLAHLARIN BIRAKILMASI VE TOPLUMSAL ENTEGRASYON

Komisyonun yapacağı en önemli işlerden biri silahların bırakılmasına refakat edilmesi ve toplumsal entegrasyonun sağlanmasıdır.

Bu süreç 1) Silahların Bırakılması, 2) Hukuki alt yapının hızla oluşturulması, 3) Eve Dönüş, 4) Hakikatlerle Yüzleşme, 5) Sosyo Psikolojik rehabilitasyon ve 6) Toplumsal Entegrasyon şeklinde seyretmelidir. Geçmişin yaralarını sarmaya dönük Hakikatlerle Yüzleşme ile Sosyo-Psikolojik Rehabilitasyon toplumsal entegrasyonun birer parçası olarak ele alınmalı ve işlevlendirilmelidir.

Eve dönenlerin entegrasyonunun yanı sıra çatışmalı döneme göre yapılandırılmış güvenlik sektörünün normalizasyonu, bu kapsamda güvenlik güçlerinin nicel ve nitel olarak yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır.

Yakınlarını kaybedenler başta olmak üzere mağdurların hak kaybına uğramış olanların desteklenmesi yaraların sarılmış için elzemdir.

Hakikatlerin ortaya çıkarılması, geçmişle yüzleşme ve bunlara dair af mekanizmalarının oluşturulması, işlevsel tazminat mekanizmalarının kurulması komisyonun normalizasyon ve iyileşme için bu alanda ele alacağı diğer konulardır.


PKK’lı bir grubun sembolik olarak silah yaktığı 11 Temmuz tarihli tören

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ OLANAKLARI

Kürt sorunu, çok dilli çok etnisiteli bir imparatorluktan farklılıkları teke indirgemeye çalışan bir yapıya geçmekten kaynaklanan tarihsel, etnik, siyasi, kültürel ve ekonomik boyutları olan komplike bir sorundur.

Komisyon 100 yıllık bir sorunu hemen çözecek değil. Ancak çözümün yolunu açabilir, psikolojik altyapısını hazırlayabilir ve bu hususta bazı önemli önerilerde bulunarak toplumda tartışılması ve çözümün olgunlaşmasına katkıda bulunabilir. 

Kürt meselesi özünde ve en nihayetinde bir dil ve idare siyasetine dayanıyor. Anadilde eğitim sürekli tartışılagelmiş, idare siyaseti de son yıllarda giderek yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve etnik kimliğin tanımlanmasına indirgenmiştir. Kimi hususlar anayasal düzenleme gerektireceği için şimdinin konusu değil, zira bu komisyon anayasa komisyonu değildir.

Bununla birlikte Kürtlerin varlıklarının anayasal düzeyde güvence altına alınması, ana dillerini koruma, geliştirme ve yeni kuşaklara aktarma haklarının garanti altına alınması sorunun kalıcı çözümü için gerekli olduğu savunulabilir. 

Ayrıca Kürt sorunun çözümü bakımından yönetime katılma, kapsayıcı, çoğulcu ve özgürlükçü bir kimlik politikası ile birlikte tanınma adaletinin sağlanması; Komşu Kürtlerle iyi ilişkiler geliştirme; bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi ve kaynak dağılımı gibi konularda da öneriler ortaya konmalıdır.

Meclis başkanı sürecin altın oranının “ Kürdün onuru, Türk’ün gururu” olduğunu açıkladı. Zira meselenin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları kadar psikolojik boyutlarının da gözetilmesi gerekir. Bu bakımdan Kürdün onuru ve Türk’ün gururunu gözeten ve koruyan bir yaklaşım, geçmişteki ihlallerin sonuçlarını onarmayı da içerecektir. Bu açıdan yapılan işlerde, atılan adımlarda onur ve haysiyeti koruma daima gözetilmelidir.

DEMOKRATİKLEŞME 

Esas itibari ile tüm sorunların bugün için çözümünün mihenk noktası demokratikleşmedir diyebiliriz. Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt meselesinin çözümsüzlük ve şiddet zemininde kalması Ankara’da ( bugün olduğu gibi ) otoriter rejim inşasını kolaylaştırdı. Halbuki demokrasi geliştikçe Kürt sorunun çözümü kolaylaşacak, Kürt sorunu çözüldükçe demokratik standartlar yükselecek, demokrasi bütün kural ve kurumlarıyla işleyecek hukukun üstünlüğü sağlanacaktır.

Bu çerçevede;

  • Anayasal düzen
  • Hukukun üstünlüğü
  • Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı
  • Yasamanın gücü
  • Kuvvetler ayrılığı
  • Basın özgürlüğü
  • Düşünce ve ifade özgürlüğü
  • Örgütlenme özgürlüğü
  • Akademik özgürlükler ve örgütlenme hakkı

gibi birçok alanın demokratikleşmesi Kürt meselesi ile doğrudan ilişkilidir, ya da tersinden söylersek Kürt meselesi bu demokratik taleplerin yerine gelmesiyle de ilişkili bir meseledir.

Ayrıca,

  • Yatay ve dikey denklemde denge ve denetleme mekanizmalarının inşası
  • Kapsayıcı, özgürlükçü ve çoğulcu kimlik politikaları
  • Bürokratik devletten demokratik devlete geçilmesi
  • Siyasi partiler yasası
  • Seçim yasası
  • Denetlenebilirlik ve hesap verilebilirlik
  • Siyasetin yerelleşmesi
  • Katılım ve temsil gücünün artması
  • Katılım, bölüşüm ve tanınma adaletinin sağlanması

yine demokratikleşme başlığı altında ilk akla gelen hususlardır.

Kürt meselesinin çözülmemesi yukarıdaki alanların tamamında ve tüm ülke sathında olumsuz sonuçlar doğurdu. Şimdi eğer niyet halisane ise “…miş” gibi yapmak değilse, “buyurun bunları ele alalım ve gerekli düzeltme ve düzenlemeleri yapalım” denmelidir. O zaman gerçekten sorun barışı sağlamak ve Kürt sorununu çözmek mi yoksa “Kürt oyları sorunu mu” ortaya çıkacaktır. O vakit ona göre tavır alınır, halka bütün gerçekler anlatılarak doğrular desteklenir yanlışlar teşhir edilebilir.

Türkiye bir yol ayrımında

Bir yol ayrımındayız. Türkiye ya demokratikleşerek büyüyecek ya da istikrarsızlaşarak küçülecektir.

Sorunun büyüklüğü ve neden başarmak zorunda olduğumuzun farkında olarak yol almalıyız. 

Başarısız olmamak için siyaset üstü cesaret ve samimiyetle çalışmalıyız. 

Bu kez başaracağımıza hep birlikte inanarak devam edelim; inanmak yapmanın yarısıdır. 

Bu anlamda CHP kurumsal bir çizgi izlemeli, yanlışların önünde dururken süreci zedeleyen aksiyonlara ve söylemlere izin vermemelidir.

Türkiye silahların sustuğu bir ortamda Kürt sorununu çözüldüğü takdirde 5-10 yıl içinde bölgenin en güçlü ve saygın demokrasilerinden biri olacaktır.

Bunu başaranlar da halkın gönlünde sarsılmaz bir yer edinerek tarihe altın harflerle geçecektir.

*Prof. Dr., Silivri Cezaevi 

Related Posts

CHP’li Murat Emir’den iktidara KKM tepkisi: Bu halkın cebinden alıp tefecilere akıttığınız her kuruşun hesabını vereceksiniz

CHP’li Murat Emir’den iktidara KKM tepkisi: Bu halkın cebinden alıp tefecilere akıttığınız her kuruşun hesabını vereceksiniz

İstanbul’da kayınbirader dehşeti: Eniştesini öldürdü

Şişli’de Sevgi Çakır ile kavga eden eşi Ejder Çakır, ikiz kardeşi Suat S.’nin evine gitti. Eşini almak için kapıya gelen Ejder Çakır ile Suat S. arasında kavga çıktı. Suat S. silahla ateş ederek Çakır’ı yaraladı. Hastaneye kaldırılan Çakır hayatını kaybetti.

Bodrum’da otluk ve zeytinlik alanda yangın

Muğla’nın Bodrum ilçesinde çıkan yangın, ekiplerin müdahalesiyle kontrol altına alındı. Yangında maddi hasar oluştu.

BM, Gazze’de resmen “kıtlık” ilan etti!

İsrail’in insani yardım girişini kısıtladığı Gazze Şeridi’nde insani kriz derinleşti. BM Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) bölgedeki gıda krizine ilişkin son raporunda, Gazze şehri ve çevresini kapsayan Gazze Valiliği’ndeki gıda …

Kanlı düğünün görüntüsü: Kurşunları sıktı, 10 saniye sonra fark edip kaçtı

Trabzon’un Çaykara ilçesinde gelin alma sırasında silah atıldı. Seken kurşunlarda bir kişi hayatını kaybetti, iki kişi de yaralandı. Olaya ilişkin anlar dron kamerasıyla görüntülendi.

Özgür Özel saat verdi, çağrı yaptı: ‘Konuşulacak çok şey var’

CHP Lideri Özgür Özel, bu akşam Sivas’ta yapılacak miting öncesinde Divriği’de partililere seslendi. Özel, “AK Toroslar Çetesi’ni dinlemek isteyenleri, diploma hırsızlığını duymak isteyenleri, diplomasıza karşı sözünü söylemek isteyenleri saat 18.00’de Sivas’a bekliyoruz” dedi.